Devlette kimya mühendislerinin maaşları ne kadar ?

Sena

Yeni Üye
Devlette Kimya Mühendislerinin Maaşları Üzerine: Gerçekler, Duygular ve Gelecek Umutları

Selam dostlar,

Bugün içimi bir süredir kurcalayan, hem mesleki hem de insani yönüyle derin bir konuya girmek istiyorum: devlette çalışan kimya mühendislerinin maaşları. Kulağa sadece “para” odaklı bir mesele gibi gelebilir ama aslında işin kökleri çok daha derinde — emeğin değeri, bilimin toplumdaki yeri ve geleceğe dair umutlarımızla doğrudan bağlantılı. Kimya mühendisliği sadece laboratuvarlarda formül karıştırmak değil; enerji, çevre, ilaç, gıda, savunma gibi stratejik sektörlerin kalbinde atan bir disiplindir. Ve bu kalbin attığı yerin sesi, maalesef bazen duvarlara çarparak yankılanıyor: “Ben bu kadar eğitim aldım, neden karşılığını göremiyorum?”

---

Köken: Bilimin Değeri Ne Zaman Yitirildi?

Türkiye’de mühendislik mesleklerinin tarihine baktığımızda, özellikle Cumhuriyet’in ilk yıllarında bilim insanları ve mühendisler birer “kahraman” gibiydi. Ülkeyi kalkındıracak, sanayi temellerini atacak kişilerdi. Kimya mühendisleri, şeker fabrikalarından rafinerilere kadar her alanda ön saflarda yer aldı. Ancak zamanla bu mesleklerin itibarı, politik tercihler, özelleştirmeler ve ithalata dayalı ekonomi politikalarıyla birlikte gölgede kaldı.

Devlette çalışan bir kimya mühendisi bugün 657 sayılı devlet memurları kanunu çerçevesinde, derece-kademe sistemine göre maaş alıyor. 2025 itibarıyla ortalama bir kimya mühendisi (örneğin 8/1 derecedeki bir yeni mezun) yaklaşık 33.000 – 37.000 TL civarında maaşla işe başlıyor. Tecrübe ve kademe arttıkça bu rakam 45.000 – 60.000 TL aralığına kadar çıkabiliyor. Ancak bu rakam, özel sektördeki rekabetçi maaşlarla kıyaslandığında hâlâ düşük kalıyor. Özellikle AR-GE, petrokimya ve ilaç gibi alanlarda çalışan özel sektör mühendisleri bunun iki katına yakın kazanç elde edebiliyor.

---

Günümüzün Gerçeği: Maaş Değil, Değer Meselesi

Bu noktada mesele sadece “maaş” değil, “değer” meselesine dönüşüyor. Birçok kimya mühendisi, yıllarca emek verip devlette çalışmaya başladığında fark ediyor ki asıl sıkıntı, maddi kazançtan çok bilimsel emeğin görünmezliği. Kamuda inovasyon kültürünün sınırlı olması, laboratuvar altyapılarının eskimesi ve bürokratik süreçlerin yavaşlığı, genç mühendislerin motivasyonunu baltalıyor.

Erkek mühendislerin genellikle bu duruma “stratejik” bir yerden yaklaştığını görüyorum. Onlar için çözüm arayışı, sistemin nasıl iyileştirileceğine, nasıl daha verimli çalışılacağına odaklanıyor. Kadın mühendisler ise daha çok duygusal bir yerden yaklaşıyor: “Emeğim görülmüyor, yaptığım işin topluma dokunduğunu hissetmek istiyorum.” Bu iki bakış açısı aslında birbirini tamamlıyor. Stratejik akıl ile empatik kalp birleştiğinde, hem sistem hem insan kazanıyor.

---

Bir Kimya Mühendisinin Laboratuvardan Hayata Bakışı

Kimya mühendisliği aslında hayatın ta kendisidir. Bir tepkimenin dengeye ulaşması için zamana, sabra ve doğru koşullara ihtiyaç vardır. İnsan hayatı da böyledir. Devletin sunduğu ekonomik koşullar kısa vadede tatmin etmese de, kimya mühendisinin doğasında süreç yönetimi vardır. Tıpkı bir reaksiyonun sıcaklığını yavaş yavaş artırır gibi, meslektaşlarımız da sistem içinde iyileşmelerin olabileceğine inanır.

Ancak burada bir sorun var: genç mühendisler artık bu süreci beklemek istemiyor. Yurt dışına gitme oranı, özellikle son 5 yılda ciddi oranda artmış durumda. “Ben burada 35.000 TL’ye çalışacağıma, Almanya’da 3.500 euro kazanırım” diyenlerin sayısı her geçen gün çoğalıyor. Bu beyin göçü, sadece bireylerin kaybı değil, ülkenin geleceğinin kimyasal dengesinin bozulması anlamına geliyor.

---

Kadın ve Erkek Perspektiflerinin Kesiştiği Yer: Umut

Kadın mühendisler iş ortamında hâlâ cinsiyet eşitsizlikleriyle karşılaşıyor. Ancak buna rağmen empati, iletişim becerileri ve ekip çalışmasına verdikleri önemle birçok kuruma ruh katıyorlar. Erkek mühendisler ise genellikle strateji ve planlama noktasında öne çıkıyor. Fakat artık görüyoruz ki başarı, bu iki dünyanın birleşiminde yatıyor.

Bir laboratuvarda erkek mühendis süreci tasarlarken, kadın mühendis o sürecin insanlar üzerindeki etkisini değerlendiriyor. Aynı şekilde, maaş politikaları belirlenirken de yalnızca “rakam” değil “insan hikâyeleri” dikkate alınmalı. Çünkü bir kimya mühendisi sadece kimyasal reaksiyonları değil, toplumun dönüşümünü de tasarlar.

---

Geleceğe Bakış: Bilimle Değil, İnsanla Değerlenmek

Devlette kimya mühendislerinin geleceği, aslında Türkiye’nin bilime ne kadar yatırım yaptığıyla doğrudan ilişkili. Eğer AR-GE’ye, sürdürülebilir enerjiye, çevre teknolojilerine daha çok kaynak ayrılırsa, bu mühendislerin değeri doğal olarak artacaktır. Ancak bunun için sadece ekonomik değil, kültürel bir dönüşüme de ihtiyaç var.

Birçok kimya mühendisi artık maaşın ötesinde bir şey arıyor: “Yaptığım işin bir anlamı olmalı.” Bu anlam arayışı, geleceğin en büyük motivasyon kaynağı olabilir. Devlet politikalarının da bu yönde evrilmesi gerekiyor — sadece maaşları artırmak değil, mühendislerin ürettikleriyle gurur duymasını sağlayacak bir sistem kurmak gerekiyor.

---

Forumdaşlara Son Söz: Dengeyi Bulmak Bizim Elimizde

Evet, maaşlar düşük olabilir. Evet, özel sektör daha cazip görünebilir. Ama bir düşünün: bir ülkenin en temel süreçlerini kim yürütüyor? Su arıtımından ilaç üretimine, gıda güvenliğinden çevre yönetimine kadar her alanda kimya mühendislerinin imzası var. Belki maaşlarımız “reaksiyonun ilk aşaması” gibi yavaş ilerliyor ama inanın, denge noktasına geldiğimizde toplumun tüm sistemi bundan fayda görecek.

Sonuçta kimya sadece bir bilim değil, denge sanatıdır. Ve belki de devletteki kimya mühendislerinin hikâyesi, bu ülkenin dengeyi yeniden bulma hikâyesinin en saf hâlidir.